10 Ağustos 2010 Salı

EŞEKLİ ADAM



Eşekli Adam

Zifiri karanlığın içinde kıyıdan yaklaşık iki mil açıkta, Saroz’un keskin rüzgarı yüzlere vuruyordu. Henüz gün ışımamış. Telaşla karışık korku, benizlerde sarı bir renk bırakmıştı. Alışılmadık bir Pazar sabahına tornistan etmiş gemiler sanki bu sonsuz mavilikte kendini sağa sola fırlatır gibi çalkalanıyordu. Saat 03.00 suları. Telaş iyice artmıştı. Kraliyet Donanma Gemilerinden biri olan HMS Ribble’dan filikalara transfer başlamıştı. Ve neler olacağını bilmeden 25 Nisan 1915 Pazar sabahı filikalara doluşan askerler hiç bilmedikleri bir karaya doğru süzülmeye başladılar.

Saat 05.00 suları, Kuzey Plajı hareketlendi. Botlardan karaya atlama yarışı. Kimisi daha bottan atlamadan, kimisi bottan atladıktan birkaç saniye içinde bir daha kalkmamacasına yere düşüyordu. İşte Cehennem. Her yerde kan ve bağarışlar. Ezici bir Türk ateşi. İşte bu hengame içinde Kuzey Plajı ve Hain Tepe bölgesine gelen botlardan birinde, kahverengi saçlı, mavi gözlü, 22 yaşında irice bir Anzak askeri karaya adımını attı. 3.Sahra Ambulans Birliği’nden Er John Simpson Kirkpatrick. Ya da arkadaşlarının dediği gibi namı diğer “Jack”. İlk seferde kendisi gibi sıhhiyeden üç arkadaşı bottan atladıkları gibi yere yığıldılar. Bu yoğun ateşe rağmen şanslıydı. Sağsalim karaya ulaşmıştı.

İşte bu namzet Avustralya’nın milli kahramanıdır. Er John Simpson, sıhhiyeci. Gelibolu yarımadası Anzak Koyu’nun güneyinde Küçük Arıburnu bölgesindeki Hell Spit (Cehennem Burnu) mezarlığındaki mezar taşında 19 Mayıs 1915’de öldüğü yazılıdır. Yani sadece Gelibolu’da 25 gün geçirmişti. Ve bununla birlikte aynı mezar taşında şöyle bir ifadede yer alır “He gave his life that others may live” açıklayacak olursak şöyle deniliyor, “başkalarının hayatı için kendi hayatını feda etti”. Ne kadar da anlamlı bir söz öbeği değil mi?

Peki Avustralya için bu kadar önemli olması, bu kadar ünlü ve kahraman birisi olarak karşımıza çıkıyor olması neden kaynaklanıyordu? Sorunun cevabı şöyle : Karaya çıktıktan hemen sonra sahilde ve özellikle Hain Tepe bölgesine tırmanan Anzak askerleri arasında yaralı sayısı fazlalaştı. Sahilden biraz yukarıda, tepelerde bulunan yaralı askerlere müdahale edip bu yaralıların acilen sahile taşınması hayati önem taşımaktaydı. Anzak Kolordusu plajdaki küçük alanda sıkışıp kalmış, bütün malzemeler, tıbbi, sıhhi araç ve gereçler ameliyat çadırları plajda bulunuyordu. Yukarılardan sahile sedye ile yaralı taşımak, hem bu sarp arazide çok zordu hem de yoğun Türk ateşinden de sıyrılmayı gerektiriyordu.

İşte böyle bir zamanda sıhhiyeci kahraman er namı diğer Jack’in aklına bir fikir geldi. Karaya çıkarılmış ve plajın bir köşesinde otlayan bir eşek gördü. Sonradan askerler bu eşeğe bir çok isim taksalarda genel olarak “Duffy” diye çağırmaya başladılar. Sıhhiye eri Jack, Duffy ile birlikte, o sarp tepelerden yoğun Türk ateşine aldırmayarak, yukarılarda yaralanmış askerleri eşeğine bindirerek plaja kadar taşıyordu. Sadece yaralıları değil, su sıkıntısının da hat safhada olduğu cephede eşeğiyle birlikte su taşıma görevinide üstleniyordu. Defalarca ölüm tehlikesi atlatmış, Türk siperlerine yakın geçişi askerlerde ayrı bir hayranlık uyandırmıştı. Eşekli adam adıyla efsaneleşmişti. Gelibolu’da 25 gün gibi kısa görevi süresince üç yüze yakın adamın hayatını kurtarmış ve tepelerde yaralı kalmış askerlere ilk müdahalelerini yaparak aşağıya kadar Duffy’nin üstünde taşımıştı.

Yine böyle yaralı almak için dolaştığı 19 Mayıs 1915 günü Küçük Arıburnu bölgesinde bir makineli tüfek ateşi sonrasında hayatını kaybetti. Ve böylece Avustralya’lıların önemli milli kahramanları arasına girmiş oldu. Canberra’daki savaş müzesinde eşeği Duffy ile birlikte yaralı bir askeri taşırken tasvir edilen heykeli sergilenmektedir.

İşte sahiplenme ve vefa ruhu. Bence bunun yeni bir ülke oluşumuyla ya da bu yeni ülkede bir ulusçuluk yaratılmaya çalışılıyor olmasıyla bir ilgisi yok, mantaliteyle ve insan hayatına verilen önemle ilgisi var. Keşke bizde de savaşlarda, bu ve bunun gibi yararlılıklar göstermiş kahramanlarımıza Avustralyalılar kadar sahip çıksak ve unutmasak. Peki ne diyelim şimdi, bence en güzeli Mehmet Akif dizelerinde :

“ Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın. Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber. “

Bütün şehidlerimizin ruhu şad olsun.

Serkan KASALAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder