13 Mart 2010 Cumartesi

Sudan Ucuz


Yaz aylarının kapımıza dayandığı ve de kavurucu sıcaklarla birlikte gündemden düşmeyeceği şimdiden anlaşılan, hayatımızın vazgeçilmez kaynağı su.

Bilindiği üzere tüm yaşam formları için gerekli olan su molekülü, iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluşur. Yani şu meşhur H2O. Bu meşhur kimyasal, dünya yüzeyinin % 71’ini kaplamakta ve de bir döngü içinde değişik fiziksel hallere (kar, buz, buhar gibi) dönüşmektedir. Elbette suyla ilgili bu sayfaya sığmayacak kadar akademik yazı, belge, döküman vesaire bulunacağı aşikardır. Burada bunlara değinmeyeceğim. Asıl değineceğim konu, su tasarrufu ve de beraberinde, suyla ilgili deyim ve atasözlerimizin güncelliğini ne kadar koruyabileceği ?

Günden güne ısınan dünyamız şöyle dursun, ben ülkemizde sıkça kullanılan suyla ilgili deyimler ve atasözlerimizden birkaç örnekle başlamak istiyorum. Örneğin, genelde laf aralarında dilimize pelesenk olmuş bir deyim vardır “sudan ucuz” deriz. Diğer bir deyim ise “su katılmamış”, bir diğeri “suya götürüp susuz getirmek”, “su yüzüne çıkmak”, “su yüzü görmemiş olmak”, “suya sabuna dokunmamak”, “suyun başı”, “suyunun suyu” gibi daha da çoğaltabileceğimiz birçok deyim. Tabii buradaki deyimlerin çoğunda asıl anlatılmak istenilenin dışında bir anlam daha vardır ki -bence asıl ürkütücü olanda odur- suyun, binlerce yıldır insanoğlu tarafından, yalnızca insanoğlu değil bütün canlılar tarafından, hiç bitmeyecekmişcesine pervasızca kullanılmasının dilimize yansımasıdır. Çoğu deyim ve atasözünde bu görülmektedir. Ki bu israfa yönelik kullanım tüm uyarılara rağmen hala bilinçlenmemiş toplumlarda ve maalesef ülkemizde de hızla devam etmektedir. Çevremizde, televizyonlarda, gazetelerde bunu sıkça görmekteyiz; hatta bazılarına şahit bile olmaktayız.

Elbette deyimler ve atasözlerimizin çokluğu dilimizin zenginliğini gösterir. Şimdi gelin bir de sulu atasözlerimize şöyle bir bakalım. “Su testisi su yolunda kırılır”, “Suyun yavaş akanından, insanın yere bakanından kork,” “su uyur düşman uyumaz” “su küçüğün söz büyüğün”, “su bulanmayınca durulmaz” gibi daha niceleri.

Efendim muhabbeti fazla sulandırmadan sadede gelmek istiyorum. Ne yazık ki barajlarımız kuruyor, içme suyumuz azalıyor. Yetkililer de neredeyse her gün hemen hemen her platformda bu olayı dile getiriyor. Başka bir taraftan da bakıldığında ise bu işin şakası tabii, yazın sıcağından bunalıp serinlemek için kendini baraj göletlerine atan ve sonları hüsranla sonuçlanan ülkemize mahsus olayların, en azından kuruyan göletler olacağını varsayarak bu gibi vakaların meydana gelmeyeceği düşüncesine de insan kapılmıyor değil. Baştada söylediğim gibi bu işin şaka tarafı . Ne insanlarımız boğulsun ne de barajlarımız kurusun. Yine dönüp dolaşıp laf eğitime, bilinçlenmeye ve de milletçe alışık olmadığımız fakat bir an önce alışmamız gereken tasarrufa geliyor. Evlerde su tasarrufuna ilişkin TEMA Vakfının resmi internet sitesinde gayet güzel açıklamalar mevcut merak edenler bakabilirler.

Ve de son olarak kavurucu sıcaktan uzak, bol sulu ve su gibi geçip, tadı damağımızda kalacak bir yaz dönemi geçirmek dileğiyle, su gibi aziz olun, efendim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder